İstanbul'da Bir Gün

Merhaba arkadaşlar! Sizinle 10 Kasım günü yaptığım, günübirlik İstanbul gezimin ayrıntılarını paylaşmak istiyorum. Tabi ki 10 Kasım günü orada olmamın başlıca bir sebebi vardı. O da 10 Kasım ruhunu Dolmabahçe Sarayı'nda yaşamak istememdi.

  İzmir'den kalkan 06.50 uçağıyla sevgilim ve ben İstanbul'un yolunu tuttuk. Uçak, İstanbul'a vardığında saat 8'i biraz geçmesine rağmen, yoğun İstanbul trafiği saat 9'da Dolmabahçe Sarayı'nda olmamıza olanak sağlamadı. Ne yazık ki Dolmabahçe Saray'ı 2. durağımız olmak zorunda kaldı..
  Beşiktaş'ta metrobüsten inip meşhuur Beşiktaş'ın kahvaltıcılar sokağına yürüyerek gitmeye karar vermiştik ki yolun sol tarafında duran güzel park aklımı çeldi. Yıldız Parkı'na hep gitmek isteyip gidememiştim. Sevgilime orada kahvaltı yapabileceğimiz bir yer varsa oraya gidelim dedim. İnstagram ve google maps sağ olsun.. Malta Köşkü'nde kahvaltı yapıldığını öğrendim.  Yürüyerek  Çırağan'a indik ve oradan Yıldız Parkı'na girdik. Açıkçası parkın içindeki yokuşlu yol beni çok yordu. Ama belki parkta yapılan yol çalışması olmasa ve parkın o güzel manzarasının keyfini çıkartma şansım olsa belki o kadar yorulmazdım..  Parkın içinde sevimli sincaplar sizleri hiç takmamakta.Ben yanlarına gidip fotoğraflarını çekebildim..   Yaklaşık 20 dakikalık bir yokuş çıkmanın ardından Malta Köşkü'ne vardık. Kesinlikle o kadar yol yürümemize değdiğini söyleyebilirim. Yediğim en güzel bal-kaymak ve tahin-pekmezi orada yedim. Kahvaltıda ayrıca 4 farklı peynir çeşidi, 3 farklı salam, kuru incir, kuru kayısı, reçel, iki çeşit zeytin, domates- salatalık, sınırsız çay ve 2 farklı çeşit muffin vardı. En önemlisi ise gözünüzü doyuran güzel Boğaz manzarası vardı. İzmir standartları için pahalı olsa da Malta Köşkü'nde yaptığımız kahvaltı, yeri ve kahvaltılık kalitesiyle bana oldukça uygun geldi.

  Oradan taksiyle Dolmabahçe Sarayı'na geçtik. Dolmabahçe sonbaharda çok daha güzel. Hele ki kasım ayında.. İnanılmaz bir kalabalık vardı, sarayın sadece Harem bölümü ziyaretçilere açıktı. Bir çok ülkeden gelen turistin de yoğun ilgisi vardı. Dolmabahçe'den çıktığımızda tramvaya binerek Karaköy'e gittik. Takip ettiğim bir çok insandan Karaköy kafelerinin güzel fotoğraflarını görmüştüm. Ama ne yazık ki gitmeyi düşündüğüm ilk kafe kapalıydı. Gidebileceğimiz güzel bir kafe ararken SALT Galata'yı gördük. Kesinlikle gördüğüm en güzel kütüphaneydi! Fotoğraf çekmenin suyunu biraz çıkartmış olabilirim :)  neyse ki bir görevli bizi kovmadan SALT'ın güzelliğine doyarak çıktık.


Tünel'e binip İstiklal'e geçtikten sonra yoğun bir alışveriş saati başlamış oldu bizim için. İstiklal'de yok yok. Kendimi zor dizginleyebildim..  Güzel bir akşam yemeğinin ardından. Kampüs Kafe'de birer Türk Kahvesi, ardından İstiklal Caddesi'nde bulunan kilise gezisi ve sonrasında Starbucks'ta birer latte içerek günü noktaladık.
 İstanbul kesinlikle aşk- nefret ilişkisi yaşayacağınız bir şehir.. Trafikten ve kalabalıktan en bunaldığınız anda bile, güzel Boğaz manzarasını görünce, tarihi mekanların dokusu tarafından cezbedildikçe İstanbul'a aşık olmamak elde değil !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.